Ramazan geliyor hoş gele.Yazın bu sıcağında saat 9 lara kadar sürecek uzun bir açlık dönemi geçirilecek 30 gün boyunca.İlk 1-2 gün beden nazlanacak sonrasında alışmaya başlayacak.Oruç tutmanın ve getirilerinin hazzını ancak yaşayanlar bilir.Pek bir huzurla sevgiyle geçecek yine Ramazan geceleri .Abartmadan, israfa kaçmadan açılan iftarları imkanı olmayanlarla paylaşacağız.Açlığın nasıl bir duygu olduğunu derinden hissedip hayatımıza sunulmuş hertür nimet için binlerce kez şükredeceğiz.Sağlıkla huzur ve afiyetle bir sonraki Ramazana tekrar varabilmek için dua edeceğiz.Küslüklerin unutulduğu uzaktakilerin kavuştuğu tüm ayıpların bağışlandığı bayram günlerinin huzur dolu sabahlarına uyanacağız sonunda.
Tüm bu güzellikler yaşanırken yine en çok yorulan biz kadınlar olacağız büyük ihtimalle.Ben de buradan kolay uygulanabilir hafif sayılacak ailede herkesin hoşuna gidebilecek önerilerimi de paylaşarak yardımcı olmak istiyorum.Bu sebeple önce her iftar sofrasının olmazsa olmazı ailenin yemek zevkine göre çeşitlenen çorbalarla başlamayı uygun buldum.Ama çorba tariflerinden önce '.güzel bir çorba için nasıl lezzetli sular hazırlanır ?'onu anlatmak istiyorum.Et tavuk veya sebze sularını önceden hazırlayıp dondurabilir lazım oldukça çözdürerek çeşitli çorbalar pişirebilirsiniz.Çorbalarınız kesinlikle daha lezzetli olacaktır.Şimdiden kolay gelsin.
.Unutmayın ki evde tencere kaynadıkça bereket artarmış.Mutfağınızdan bereket sofranızdan afiyet eksik olmasın.Dualarınızın kabul olduğu sağlıklı huzur dolu çok güzel bir Ramazan diliyorum.
ET SUYU
MALZEMELER
2kg üzerinde az et bırakılmış dana kemiği
1 büyük havuç
1 büyük soğan
1 küçük kereviz ya da 2 kereviz sapı(seviliyorsa)
5-6 dal maydonoz
1 defne yaprağı
2 diş sarımsak
Karabiber-tuz
1 nescafe fincanı kadar kurutulmuş porçini mantarı
YAPILIŞI
Kemikler arada suda bekletilmek koşuluyla yıkandığı son suyu nispeten berrak oluncaya kadar iyice yıkanır.Büyük bir tepsiye dizilir.Mantar hariç sebzeler kuşbaşı doğranıp kemiklerin üzerine serpilir.170 derece ısıtılmış fırında yarım saat fırınlanır.Bu arada kuru mantarlar çukur bir kaseye alınıp üzerine yarım litre kaynar su dökülüp kemiklerin fırında pişme süresi boyunca yarım saat kadar bekletilir.Daha sonra kemikler sebzelerle birlikte büyük bir tencereye alınır mantarlar suyuyla birlikte eklenir.Baharat ve maydonozlar mümkünse temiz bir tülbente sarılıp iplikle bağlanıp içine katılır.Üzerini geçecek kadar (yaklaşık 4 lt kadar)içme suyu ilave edilip kaynadıktan sonra altını yarıya getirip 2 saat kadar pişirirlir.Bu süre sonunda soğuması beklenen et suyu yine temiz bir tülbentten süzülerek dilenen miktarlara bölünerek uygun kaplarda dondurulur.Kullanılacağı zaman hafif çözdürülerek çorbalara katılır.Ramazan boyunca yani 4 haftaya kadar buzlukta taze kalabilir ve bu süre aşılmamalıdır.
NOT:Fırınlama işlemi daha kahverengi bir etsuyu elde etmek için yapılıyor.Dilenirse ocak üstünde tencerede bir süre sotelenerek de yapılabilir.Ya da bu aşama atlanarak daha berrak ve beyaz bir etsuyu elde edilebilir.Herhalukarda bir kevgirle arada kontrol edilerek kefi alınması suyun berrak olmasını sağlayacaktır.Kemiklerin minik parçalarının ayıklanması için tel süzgeç yetersiz kalabilir bu sebeple tülbentten süzme aşamasına sadık kalınmasını tavsiye ederim
TAVUK SUYU
MALZEMELER
2 kg çorbalık tavuk
1 soğan
1 havuç
1 küçük kereviz ya da 2 kereviz sapı
2 dişsarımsak
1 tutam taze kekik
1 defne yaprağı
1sap pırasa(mevsiminde değiliz dilerseniz es geçebilirsiniz ama ben pırasalar bitmeden 1-2 kg alıp küp doğrayarak iyice sote edip bölerek donduruyorum ve yazın da kullanıyorum.Hem pırasayı seviyorum hem de tiroid hastalarının korkusuzca tüketebileceği yegane sebzelerden biri olduğunu biliyorum)
Tuz karabiber
YAPILIŞI
Tavuklar arada suda bekletilerek son yıkama suyu iyice berraklaşana kadar yıkanır.Kuşbaşı doğranmış sebzelerle harmanlanıp geniş bir tepsiye dökülüp 170 derecede vyarım saat pişer ve bu süre sonunda büyük bir tencereye alınır ve üzerine geçecek 4lt kadar su konup kaynadıktan sonra altı yarıma getirirlerek 1 saat pişirilir.Soğuduktan sonra tel süzgeçten geçirilir.Arzunuza göre 1er çorbalık miktarlara bölerek 4 haftaya kadar dondurucuda saklanabilir.
SEBZE SUYU
MALZEMELER
2 havuç
2 soğan
2 dal pırasa
2 çarliston biber(sapları ve tohumları temizlenmiş)
1 küçük kereviz yada 2 dal kereviz sapı
2 diş sarımsak
1 küçük rezene
3-4 dal maydonoz
2-3 dal pancar yağrağı(tazesini bulabiliyorsanız incecik kıyıp beyaz peynirle ve evdeki maydonoz dereotu gibi diğer yeşilliklerle beraber karıştırarak Bodrumluların yaptığı gibi otlu gözlemeler hazırlayabilirsiniz)
YAPILIŞI
Tüm malzemeler büyükçe bir tencereye alınır.Üzerini geçecek kadar yaklaşık 3 lt su konup kaynatılır.Altı kısılarak 1 saat pişer.Soğutulur ve bir gece buzdolabında bekletilir.Ertesi gün süzülerek istenilen miktarlara bölünür ve dondurulur.
Bu lezzetli sularla en sevdiğiniz çorbaları kombinleyerek harika tatlar yakalmak daha kolay.Yeri gelince başka tarifler de olacak ama ilk akşam için o günün biraz rehavetle geçeceğini de varsayarsak bir TARHANA ÇORBASI yapın.Bunun için de tavuk suyu kullanın.Ben bu kombinasyonu seviyorum.Üzerine mutlaka nane ekleyin hatta bir güzellik yapıp tereyağda kızdırarak.Servis yaparken üzerine azıcık beyaz peynir ufalamak bizim evin adeti.Ayrıca Egelilerden tarhana çorbasının yanına ince dilimlenmiş ve yarım saat buzlu suda bekletilmek suretiyle daha da çıtırlaşmış turp yendiğini öğrenmiştim.Daha sonra İzmirli arkadaşlarımdan tarhanayla birlikte mutlaka sofraya zeytin de konduğunu öğrendim.Siz de bunlardan deneyebilirisiniz gerçekten hepsi çok yakışıyor.Bir dilim de kızarmış ekmek de koydunuz mu yanına neredeyse doyulur bile.Afiyetler olsun.
27 Haziran 2014 Cuma
22 Haziran 2014 Pazar
DÜNYA MUTFAKLARININ BAŞKENTİ LONDRA

2000 yıl önce Thames Nehri kenarında kurulmuş.Turizm acenteleri tarafından dünyada görülmesi gereken başlıca şehirler arasında.Her geçen gün Orta Avrupa ve Asya ülkelerinden göç almasıyla iyice kozmopolitleşmesi olumsuz nitelendirilse de bu durum İngilizlerin oldukça zayıf olan mutfak kültürlerine inanılmaz katkılar yapmakta.
Bu şehre olan tutkumun sebepleri çok ama bahsettiğim yeme içme renkliliği en çok etkilendiğim yönü.Siz de benim gibi gittiğiniz şehrin yerel lezzetleri peşinde koşuyor,yemek kitaplarını alıyor,marketlerde sos,tuz,peynir,meyve ve diğer bir çok malzemeler karşısında saatler harcıyor,farklı restoran ve kafelerdeki yiyecekleri tatmadan geçemiyorsanız bu yazı tam size göre.İşte size program;

2.GÜN:Kahvaltıdan sonra Tower Hill metro istasyonunda inip Borough Market'e(Stoney Street SE1)gidinBurası bir pazar yeri.ama ne pazar.Fransız,Alman,İskoç,İtalyan satıcılar kendi yöresel sebze ve meyvelerini,peynirlerini içeceklerini satıyor.Dilerseniz hazır yemek de var.Hindiburger önünde uzun kuyruklar oluyor.Ya o yakışıklı İtalyan şarkütericinin önünde kuyruk olan genç kızlara ne demeli.Bir o peynirden bir bu mezeden tadıp uzun süre oyalanmalarını seyretmek ayrı bir eğlence.Karnınızı doyurduysanız İngilterenin süt ürünleri markezi Cornwall'dan gelen dondurmacıdan değişik çeşitler deneyebilirsiniz.Güllü karabiberli olanı ben sevdim.Akşam için ise eğer baharat seviyor ve değişik bir lezzet arıyorsanız Size Hint Mutfağı tavsiye edebilirim.Mekanın adı Masala Zone.Mutlaka deneyin derim.Kocaman tepsilerde herşeyden biraz getirdikleri set menüleri var.Siz sadece et mi tavuk mu deniz ürünü mü onu seçiyorsunuz.Hint restoranında yemek alışık olmayanlar için biraz riskli olabilir.Bu restoran çok şubeli bir zincir ama ben hep sevdiğim ve gezmekten hiç bıkmadığım Carnaby Street de olanı tercih ediyorum.Açık mutfağı ile gayet temiz bir yer.Hiç sorun yaşamadım.Ayrıca fiyatları gayet uygun.Baharata acıya ve değişik mutfaklara alışık olanlar için ise bir tık ileriye gidip Brick Lane semtindeki onlarca Hint restoranından Sheeraz'ı tavsiye edebilirim.Burada lezzet de bir tık üstte fiyatlar makul semt biraz doğuda (demek oluyor ki biraz daha çok doğulu )Ama acı baharat çılgını oluyorsunuz denemek serbest.Her halükarda yemeğin üstüne tatlı yerine bir fincan taze nane çayı için.Hazım ve hararete iyi geliyor.
3.GÜN.Öğle yemeği için bir tavsiyem de bizim deyimimzle börek.Eskiden Greenwich semtinde tipik bir İngiliz börekçisi vardı.(The Old Pie House)Şimdilerde büyük tren garları ve şehrin bazı tıristik bölgelerindeki kiosklarda rahatlıkla bulabileceğiniz steak and kidney(böbrek ve biftek)tavuk ve mantar(chicken mushroom)çeşitleri bu eski börekçide mükemmel yapılır ve sunulurdu.Üstüne de sıcak elmalı pie ve vanilyalı dondurma yendi mi keyfinize diyecek olmazdı.Maalesef şimdilerde yerinde Mc Donalds var.Ama yine de bu böreklerden bu şehre gelmişken tatmadan dönülmemeli.The Cornwall Pasty and Co adlı kiosklarda 4 pounda ayaküstü sıcak börek yiyebilirsiniz.Fakat dikkat oldukça doyurucu ama pek de hafif sayılmaz. Johnny Depp ve Lisa Bonham Carter'ın Sweeney Todd filmini seyrettiyseniz bu börekleri yerken mutlaka hatırlıyor ve 1 saniyelik yaşadığınız tereddüt sonradan sizi kendi kendinize güldürüyor.Bu kadar tarihi tatdan sonra biraz da şehrin modern yüzünü görmekte fayda var.Westfield alışveriş merkezinde lüx markaların vitrinlerini turlayıp belki de çok istediğiniz nadide bir parçayla kendinizi ödüllendirebilirisiniz.Börekler size göre değilse ve açsanız restoranlar caddesineki bir çok seçenekten birini değerlendirebilirsiniz.Alışveriş merkezinin en üst katındaki food courtta ortadaki tapas bar hafif atıştırmalar için ideal.Akşam için tercihinizi modern İngiliz mutfağından yana kullanın.Eşimle bu restoranı tesadüfen keşfettik.(Dean Street Town House/69-71 Dean Street WID London)Ortam harika.Çok kalabalık en az bir saat sıra bekliyorsunuz ama değer.Restoranın iç tarafında daha eski tarzda döşenmiş bölümde şöminenin yanındaki masada oturun.Menü sade ama yemeklerin sunumu iddialı lezzet ise 10 numara.Yemeklerin hepsi damak çatlatan türden.Zevkinize uygun seçimleri denedikten sonra bir tatlı tavsiyem olacak.Summer Puding.Bu tatlı bizde bilinenin aksine sütlü bir muhallebi değil özel kaplarında buharda pişirilen ve sıcak yenen bir tür ıslak kek.Summer puding ise orman meyveleriyle yapılmış ve yanında bir top ekşi kremayla sunulan bir çeşidi.Daha önce denemiş olduğum için rahatlıkla söyleyebilirim ki burada servis edilen sunumuyla da lezzetiyle de tam bir başyapıt.
4.GÜN;Tatilin son günü bugün.Eğer uygunsa geç uçakla dönün.İngiliz kahvaltısı servis eden birçok kafe var.Herhangi birine girebilirsiniz.Bana sabah sabah kurufasulye, kızartılmış domates ve domuz hiç cazip gelmiyor.Bunun yerine Chiswick Brasserie de harika kahvaltı tabaklarından biri denenebilir ya da daha kırsala kayabilirim diyorsanız Kew Gardens metro istasyonundan çıkınca hemen sağdaki güzel kafede sadece kızarmış enfes mantar ve domateslerin de tadına bakılabilir.Adını şimdi hatırlamıyorum ama köşede ve en dolu olanı.Çok sakin bir semt ve muhteşem botanik bahçesi de 1-2 saat gezince insanda negatif enerjiyi silip atıyor,yolculuk öncesi hoş bir deneyim olabilir.Ayrıca bizler için şaşırtıcı olsa da içerde insanlar gayet medenice piknik yapabiliyorlar ya da bir ressam şövalyesiyle güllerin arasına kurulup resim yapabiliyor.Ben yine hafif bir kahvaltıyla geçiştiririm diyorsanız öğle yemeği için çok farklı bir semte biraz kuzeye çıkmanızı tavsiye ederim.Burası tipik bir İtalyan pizzacısı.Restoranın ortasında duran kocaman taş fırında pişiriyorlar olağanüstü pizzalarını.Müşterilerini kapıda karşılayan genç bir İtalyan işletiyor burayı.Çok konuşkan çok misafirperver.Sizi yerinize kadar eşlik etmeden (tabi bulabilirseniz)hatrınızı sormadan bırakmıyor.Pizzalar da nefis olunca buradan keyifle ayrılıyorsunuz.
Artık işin zor kısmı bu kadar güzellikten sonra oldukça meşakkatli geri dönüş yoluna geçmek.Toplanacaksınız yola revan olacaksınız aranacaksınız tartılacaksınız sorulacaksınız üstüne 3.5 saat uçacaksınız.Olsun yine gelirsiniz sağlıkla sıhhatle iyi günlerde.Hem yarın memleketin mis gibi peyniri 3 günde özlenen demli çayı simidi,tatlısı, tuzlusu sizi bekliyor.Bunun da kıymetini bilmek gerek öyle değil mi?
Gezin,tozun,yiyin,için ama tekrar evinize dönün dileklerimle şimdilik hoşçakalın.
NOT;Bu yazı 2011 tarihli Kırmızı Dergisi Şehir eki 9. sayısında yayınlanan Dünya Mutfaklarının Başkenti Londra isimli yazımın güncellenmiş halidir.Bu dergiyi çıkaran sevgili arkadaşım Leyla ve uzun zamandır göremediğim sevgili Seda'ya sevgilerimi yolluyorum.
17 Haziran 2014 Salı
ŞEKER(SİZ) BABAM

Babalar Günü ve Şeker alakası ise benim babamın şeker hastası olması sebebiyledir.O genç ben çocukken(o hala genç ben de hala onun çocuğuyum)mutfak masamızın üstünde daima bir kutu baklava bulunurdu.İçinde bir tatlı çatalıyla birlikte.Kutu yarılandı mı altına paketi açılmamış yenisi konurdu.Ne mutlu ki hala aynı daire aynı mutfak aynı masa aynı insanlara evsahipliği yapıyor.Ama üstünde diabetikleriyle yer değiştirmiş kutularla beraber.Yediği yemekler iki elin parmak sayısını geçmeyen babam daha yemeğin ortasında tatlı sorar.Öyle değişik şey de istemez.Helva sütlaç muhallebi ve illaki baklava.
Ben de bugün adet yerini bulsun diyerek babam için- diabet olsun olmasın herkesin sevip gönül rahatlığıyla tüketebileceği- birkaç şekersiz tatlı tarifi vermek istedim.İşin içine onun çok sevdiği Londradan bir şeker haberi katarak.
Hiçbir güzel sözün anlatmaya yetmeyeceği sevgili babam hep tatlı yesin ağzının tadı hep yerinde kalsın tek bir güne sığdırmak ne mümkün daha uzun yıllar başıma tac olsun dileklerimle
HURMALI TOPLAR
MALZEMELER
100 gr hurma püresi için yarım kg hurma
1 su bardağı leblebi toz halinde
1 portakalın suyu ve ince rendelenmiş kabuğu
1 nescafe fincanı pirinç buyuklüğünde ufalanmış iç ceviz
1 çorba kaşığı bal veya sevdiğiniz çeşit pekmez
5 çorba kaşığı hindistan cevizi tozu
5 çorba kaşığı toz antepfıstığı
Arzuya göre 1 çay kaşığı kakule veya karanfil veya tarçın konabilir.
YAPILIŞI
HURMA PÜRESi
Hurma püresi Arap ülkelerinde hazır olarak satılıyor.Oralardan temin edilebilir.Bir çok tatlı kurabiye dondurma ve kekte kullanılıyor.Ya da yarım kg etli hurmadan kolaylıkla elde edilebillir.Bunun için
hurmaları bir tencerede üzerine gelene kadar sıcak su koyarak 5 dakika kaynatın.Suyunu süzün soğuk suan geçirin.Kabukları çekirdekleri ve odunumsu kısmını çıkarıp atın.Kalan hurmalara 1 su bardağı su 1 paket vanilya 1 tatlı kaşığı karbonat ekleyerek tekrar ateşe alın kaynatın kefini alıp atın ve iyice soğutun.Püreniz hazırdır.
TOPLAR İÇİN
Hindistan cevizi ve antep fıstığı hariç tüm malzemeyi karıştırarak minik yuvarlak toplar yapılabilecek kıvama getirin.Bir kısmını hindistan cevizine bir kısmını fıstığa bulayıp kürdan batırarak servis edin.
NOT:Malzeme miktarları bardaktan bardağa hurmadan çıkan püre miktarına göre değişebilir.Buna göre leblebi miktarını değiştirebilir sevdiğiniz baharatlardan ekleyebilirsiniz ya da sade bırakabilirsiniz.
KAYISI KAVURMASI
MALZEMELER
20 adet kuru kayısı(arzuya göre günkurusu veya altın rengi olabilir.ılık suda yarım saat bekletildikten sonra süzülüp 2ye bölünmüş)
50 gr tereyağ
100gr file badem
Yarım bardak su
Servis için taze kaymak veya light vanilyalı dondurma
YAPILIŞI
Yapışmaz bir tavadatereyağ eritilir kayısılar eklenir ve sotelenir su eklenerek kısık ateşte kapakla 5 dakika pişirilir.Bu aşama sonunda sosu suyumsuz değil hafif koyulaşmış olmalıdır.Dilenirse üzerine bal veya pekmez gezdirilir.Sade de bırakılabilir.Bademler ayrı bir tavada yağsız olarak pembeleştirilir.Servis tabağına alınan kayısıların üzerine serpilir.Kaymak veya dondurma eşliğinde servis edilir.
NOT:Bu tarif Malatya şehrine ait.Oranın maharetli hanımları mutlaka kallavisini yaparlar ama bir süre Malatyaya yakın yaşamanın affına sığınarak biraz da şeker yemeyen babam için bu tarifi basitleştirdim.
Süper lezzet için Malatya'dan gelmiş günkurusunu tercih edin.

MALZEMELER
1 su bardağı karışık kuru meyve(kuru kayısı kuru incir ve sultani kuru üzüm karışımı 1 saat ılık suda bekletildikten sonra süzülüp kurulanmış ve minik doğranmış)
1 su bardağı ceviz ve fındık kırığı karışımı
1 portakal rendesi
1 su bardağı damla çikolata(sıkı bir diyet için aynı miktarda ince kıyılmış diabetik çikolata)
2 yumurta
250 gr yumuşak tereyağ
2 su bardağı yulaf ezmesi
2 su bardağı kepekli un veya tam buğday unu
1 paket kabartma tozu
2 çorba kaşığı pekmez veya 1 çay bardağı pudra şekeri
1 çorba kaşığı tarçın
YAPILIŞI
Tüm malzemeler karıştırılıp zaten cıvıkça olan hamurdan şekilsiz parçalar koparılarak hafif elle toparlanıp yağlı kağıt serilmiş tepsiye dizilir.Önceden ısınmış fırında 200 derecede yarım saat ya da hafif pembeleşene kadar pişer.Soğutulup servis edilir.
NOT.Tarcın hariç tüm malzemeyi kurabiye yapıp eski bir tuzluğa koyduğum tarçını üzerine serperek pişirmeyi seviyorum.
PEKMEZ TATLISI
MALZEMELER
1 su bard üzüm pekmezi
5 su bard içme suyu
yarım çay kaşığı karbonat
1 su bard un
2 su bard içme suyu
1 tatlı kaşığı tarçın
yarım atatlı kaşığı toz zencefil
1 su bardağı ceviz kırığı
YAPILIŞI
Pekmez ve 5 bardak su karıştırılıp ısıtılır.Karbonat eklenir.Kefi atılır.Un ve 2 bardak su çırpılıp pekmezli suya eklenir.Karıştırılmak suretiyle yarım saate yakın pişer.Baharatlar eklenir. 2 parmak derinliğinde yayvan bir servis kabına dökülür.Bol ceviz serpilir soğutulup dilim dilim servis edilir.Ya da tek kişilik minik kaselerde de ikram edilebilir.
NOT:.Mardinli sevgili komşumdan öğrendiğim bu tatlı güneydoğu kökenli.Zevkle yaptığım ve beğeni toplayan bir tatlıyı orjinal tarifinde konulan 1 çay bardağı şeker olmadan yapıyorum.Ayrıca un ve 2 su bardağı su yerine mısır nişastası kullanarak glutensiz bir tatlı da yapılabilir.
![]() |
vazgeçemeyenler için cupcake dükkanı |
6 Haziran 2014 Cuma
ÇİLEK,DEREOTU.FISTIK
Çilek Dereotu Fıstık.Üçü birarada ne olabilir?
a)En sevdiğim 3 yiyecek
b)Bu gün marketten alınacaklar
c)Issız bir adaya düşsem yanıma alacağım 3 şey
d)Hiçbiri
Cevap tabiiki d hiçbiri.Peki bu üç malzemeyi kullanarak ne hazırlayabiliriz?Bu da zor bir soru.Çilek ve fıstıkla pasta yapabiliriz ama dereotu ne olacak.Ya da dereotu ve fıstıkla pilav yapılabilir ama bu sefer de çilek ne olacak.Biz bugün bu üç malzemeyi birarada kullanarak enfes bir salata hazırlayacağız.Karışık yeşilliklerin,otların üzerine serpeceğiz antep fıstıklarını.Dilim dilim doğradığımız çilekler mis gibi bahar kokusu verirken kırmızı renkleriyle çok yakışacaklar yeşillklerin üstüne.
Salata Latince tuz anlamına gelen 'sal'kelimesinden türemiş.Ateşin bile bulunmadığı zamanlarda insanlar yenebilecek malzemeleri biraraya getirip tuzlayarak soğuk olarak yerlermiş.İnsanlık tarihi kadar eski bu yemek işte böylece doğmuş ve günümüze kadar gelmiş.
Ben çocukken kışın kıvırcık, havuç ,turp salatalarımızın malzemesiydi yazın da çoban salatasının domates salatalık soğanı.Nasıl da lezzetliydi salatalar o zamanlar.Her yemek gibi salatalar da sadeydi kendi tadında.Sonra zamanla o tatlar kayboldu.Üzerine zeytinyağ limon dökülerek yenen kıvırcık bile yavanlaştı.
Modern zaman modern yemekler yarattı.Daha çok ülke gezip daha değişik şeyler yemeye başladık.En tutucu damaklar bile yeniliğe daha bir açık oldular.'Tatlıyla tuzlu birarada mı asla' diyenlerin en favori tatlısı cheesecake oldu. Salataların da kaybolan tadını yerine koymak için otlar kattık,kuruyemişler,peynirler ekledik,ekmekler kızartıp koyduk.Sanırım bu tarif de böyle bir ihtiyaçtan doğdu.
Bu salata ilk ikram edidiğinde bana da biraz aykırı gelmişti .Ama bir kez denedikten sonra gerçekten sevdim.Adetim olduğu üzere eve gelince hemen not ettim ve en kısa zamanda denedim.İkram ettiğim misafirlerim hep beğenilerini dile getirdiler.Hatta bir arkadaşım salatadan başka arkadaşlara bahsedince 'nee dereotu ve çilek mi nasıl yani?'demiş ve beni epey güldürmüştü.Bu sebeple bu salatanın da bu yazının da adını böyle koydum.
Tanıdığım popüler şeflerden biri salatanın başlıbaşına bir yemek olduğunu bu sebeple yemeklerin yanında yardımcı olamayacağını düşünüyor ve bu sebeple restoranında salata servis etmiyor.Ben de bu salatayı hafif bir öğle yemeği olarak tek başına ya da bir misafire ikram ediyorsanız yanında bir dilim kiş ile servis etmenizi tavsiye ediyorum.Son derece dengeli yeterli bir o kadar da şık bir ikram olacağına emin olabilirsiniz.
NOT:Sevgili arkadaşım sana çok teşekkür ederim beni bu tarifle tanıştırdığın için.Ama maalesef sen tarifi kaybetmişsin.Senin için kendi usulümce yazıyorum dilediğin zaman yapar afiyetle yersin diye.Ya da gel beraber yiyelim...Sevgilerimle...
MALZEMELER
1/2Paket karışık maskülen yeşillik
Yarım demet marul
1demet roka
1 demet kuzu kulağı
2-3 adet salatalık(çekirdekleri bir çay kaşığıyla çıkartın)
1er adet sarı ve kırmızı etli biber(jülyen kesilmiş)
1 küçük kutu chery domates(ortadan 2ye bölünmüş)
1olgun avokado
1yeşil elma(kabuklarıyla birlikte incecik ay şeklinde doğranmış
Dereotu(4-5 dal)
Fesleğen(1 küçük kutunun yaprakları)
1küçük paket çam fıstığı(yağsız tavada kavrulmuş)
3 çorba kaşığı şamfıstığı içi
300 gr ayıklanıp dilimlenmiş çilek
SOS İÇİN
1/4 Su bardağı zaytinyağ
!/4 Su bardağı portakal suyu(yoksa limon suyu da olur o zaman 1 tatlı kağığı bal ekleyin)
1 diş tuzla dövülmüş sarımsak
2 yemek kaşığı beyaz üzüm ya da elma sirkesi
1 tatlı kaşığı toz zencefil
1 tatlı kaşığı toz hardal
Tuz-karabiber
YAPILIŞI
Sos için gerekli tüm malzemeler bir kavanozda iyice çalkalanmak suretiyle karıştırılır.Büyük bir kasede yeşillikler elle gelişigüzel koparılarak karıştırılır.Domates çilek ve fıstıktan bir kısmı üst süslemesi için ayrılır.Avokado hariç diğer tüm malzemeler karışır.Otlar ince kıyılıp eklenir.Servis yapılacağı zaman avokado minik doğranıp eklenir.Sos da salatayla harmanlanıp servis tabağına alınır ayrılan çilek domates ve fıstıklarla süslenip derhal servis edilir.
a)En sevdiğim 3 yiyecek
b)Bu gün marketten alınacaklar
c)Issız bir adaya düşsem yanıma alacağım 3 şey
d)Hiçbiri

Salata Latince tuz anlamına gelen 'sal'kelimesinden türemiş.Ateşin bile bulunmadığı zamanlarda insanlar yenebilecek malzemeleri biraraya getirip tuzlayarak soğuk olarak yerlermiş.İnsanlık tarihi kadar eski bu yemek işte böylece doğmuş ve günümüze kadar gelmiş.
Ben çocukken kışın kıvırcık, havuç ,turp salatalarımızın malzemesiydi yazın da çoban salatasının domates salatalık soğanı.Nasıl da lezzetliydi salatalar o zamanlar.Her yemek gibi salatalar da sadeydi kendi tadında.Sonra zamanla o tatlar kayboldu.Üzerine zeytinyağ limon dökülerek yenen kıvırcık bile yavanlaştı.
Modern zaman modern yemekler yarattı.Daha çok ülke gezip daha değişik şeyler yemeye başladık.En tutucu damaklar bile yeniliğe daha bir açık oldular.'Tatlıyla tuzlu birarada mı asla' diyenlerin en favori tatlısı cheesecake oldu. Salataların da kaybolan tadını yerine koymak için otlar kattık,kuruyemişler,peynirler ekledik,ekmekler kızartıp koyduk.Sanırım bu tarif de böyle bir ihtiyaçtan doğdu.
Bu salata ilk ikram edidiğinde bana da biraz aykırı gelmişti .Ama bir kez denedikten sonra gerçekten sevdim.Adetim olduğu üzere eve gelince hemen not ettim ve en kısa zamanda denedim.İkram ettiğim misafirlerim hep beğenilerini dile getirdiler.Hatta bir arkadaşım salatadan başka arkadaşlara bahsedince 'nee dereotu ve çilek mi nasıl yani?'demiş ve beni epey güldürmüştü.Bu sebeple bu salatanın da bu yazının da adını böyle koydum.
Tanıdığım popüler şeflerden biri salatanın başlıbaşına bir yemek olduğunu bu sebeple yemeklerin yanında yardımcı olamayacağını düşünüyor ve bu sebeple restoranında salata servis etmiyor.Ben de bu salatayı hafif bir öğle yemeği olarak tek başına ya da bir misafire ikram ediyorsanız yanında bir dilim kiş ile servis etmenizi tavsiye ediyorum.Son derece dengeli yeterli bir o kadar da şık bir ikram olacağına emin olabilirsiniz.
NOT:Sevgili arkadaşım sana çok teşekkür ederim beni bu tarifle tanıştırdığın için.Ama maalesef sen tarifi kaybetmişsin.Senin için kendi usulümce yazıyorum dilediğin zaman yapar afiyetle yersin diye.Ya da gel beraber yiyelim...Sevgilerimle...
MALZEMELER
1/2Paket karışık maskülen yeşillik
Yarım demet marul
1demet roka
1 demet kuzu kulağı
2-3 adet salatalık(çekirdekleri bir çay kaşığıyla çıkartın)
1er adet sarı ve kırmızı etli biber(jülyen kesilmiş)
1 küçük kutu chery domates(ortadan 2ye bölünmüş)
1olgun avokado
1yeşil elma(kabuklarıyla birlikte incecik ay şeklinde doğranmış
Dereotu(4-5 dal)
Fesleğen(1 küçük kutunun yaprakları)
1küçük paket çam fıstığı(yağsız tavada kavrulmuş)
3 çorba kaşığı şamfıstığı içi
300 gr ayıklanıp dilimlenmiş çilek
SOS İÇİN
1/4 Su bardağı zaytinyağ
!/4 Su bardağı portakal suyu(yoksa limon suyu da olur o zaman 1 tatlı kağığı bal ekleyin)
1 diş tuzla dövülmüş sarımsak
2 yemek kaşığı beyaz üzüm ya da elma sirkesi
1 tatlı kaşığı toz zencefil
1 tatlı kaşığı toz hardal
Tuz-karabiber
YAPILIŞI
Sos için gerekli tüm malzemeler bir kavanozda iyice çalkalanmak suretiyle karıştırılır.Büyük bir kasede yeşillikler elle gelişigüzel koparılarak karıştırılır.Domates çilek ve fıstıktan bir kısmı üst süslemesi için ayrılır.Avokado hariç diğer tüm malzemeler karışır.Otlar ince kıyılıp eklenir.Servis yapılacağı zaman avokado minik doğranıp eklenir.Sos da salatayla harmanlanıp servis tabağına alınır ayrılan çilek domates ve fıstıklarla süslenip derhal servis edilir.
2 Haziran 2014 Pazartesi
ÇÖLYAK HASTALARI İÇİN GLUTENSİZ ÇAY MENÜSÜ
Gün geçtikçe Çölyak Hastalığı ile ilgili daha çok şey duyar oluyoruz.Meraklı olanlar bunun bir bağırsak rahatsızlığı olduğunu ve buğday ununun içindeki gluten maddesine karşı bir nevi allerji olduğunu bilirler.Çölyaklılar Derneği ise'Adı konana kadar hastalık sonrasında ise bir yaşam şekli' diyorlar.Aslında batıda çölyak hastası olmamasına rağmen bu beslenme biçimini benimseyenlerin sayısı epey artmakta.
Biz ise bu hastalıkla çok uzun seneler önce daha bazı eski usül hekimlerin bile tanımadığı bir dönemde- ki 30 yıl rahat vardır-öğrendik.O zamanlar Belçikada yaşayan teyzecim maalesef bu hastalığa yakalanmış ve ülkemizde teşhisi konamamıştı.Bünyesi iflas etmek üzere iken tekrar Belçikaya döndü orada teşhis kondu ve 6ay yoğun bir tedavi ve ağır diyetlerden sonra iyileşme yoluna girdi.
Şimdi çölyaklılar dernekleşti belediyeler onlara özel ekmek üretiyor.İthal veya yerli bir çok gıda maddesi bulmak mümkün.İnternette birçok tarif bulunabiliyor.Ama o seneler küçük yaşta olmama rağmen teyzemin yiyecek bulmakta ne kadar zorlandığını hatırlıyorum.Artık çok sağlıklı ,bir genç kız kadar formunda maaşallah diyoruz.Unlu gıdalar onun için hiçbirşey ifade etmediği gibi işin komik yanı süper güzel börek kek vs yapıyor.Hatta hamur açmayı bile öğrendi.
İş böyle olunca çok seveni olan teyzemi misafir edenler ona özel mutlaka birşeyler yapar.Benim de bu konuda ailede en iyi anlaştığım kişi olarak sık sık birbirmize tarifler alır veririz sağlıklı beslenme üzerine sohbetlerimiz olur.Çölyaklılar unsuz her tür gıdayı tüketebilirler dolayısıyla ana öğünlerde çok sorun yaşamazlar.Ama oldu da çölyak hastası bir misfirinizi çaya davet ettiniz.Sıkıntı orda başlar.Tabii ki hazır gıdalardan çeşitler sunabilirsiniz dediğim gibi marketlerde satılıyor.Ama illaki misfirime keni ellerimle birşeyler hazırlıyım diyorsanız birkaç önerim olacak.
Tarifini vereceklerimi çölyak hastası olmayanlar da rahatlıkla severek tüketebilirler.Özellikle mısır ekmeğim tüm arkadaş çevremde meşhurdur.Tavsiye ederim
Mısır unu Karadeniz mutfağında çokça kullanılan bir malzeme.Balık kaplaması,kuymak,karalahana çorbası,ekmek,kaygana ilk aklıma gelenler.Arnavut olan babaannem mısır unundan bir börek yapardı.Bu arasına pazı,pırasa,kıyma ya da peynir konan bir çeşit tuzlu kekti.Sıcak yenirdi.Tahminen bu tarifi o dönemlerde Beylerbeyi'nde çokça buluna Karadenizli komşularından almıştı.Hiç unutmam,her derde bir devası bulunan babaannecim daha o zamanlar yeni çölyak olan teyzeme
Biz ise bu hastalıkla çok uzun seneler önce daha bazı eski usül hekimlerin bile tanımadığı bir dönemde- ki 30 yıl rahat vardır-öğrendik.O zamanlar Belçikada yaşayan teyzecim maalesef bu hastalığa yakalanmış ve ülkemizde teşhisi konamamıştı.Bünyesi iflas etmek üzere iken tekrar Belçikaya döndü orada teşhis kondu ve 6ay yoğun bir tedavi ve ağır diyetlerden sonra iyileşme yoluna girdi.
Şimdi çölyaklılar dernekleşti belediyeler onlara özel ekmek üretiyor.İthal veya yerli bir çok gıda maddesi bulmak mümkün.İnternette birçok tarif bulunabiliyor.Ama o seneler küçük yaşta olmama rağmen teyzemin yiyecek bulmakta ne kadar zorlandığını hatırlıyorum.Artık çok sağlıklı ,bir genç kız kadar formunda maaşallah diyoruz.Unlu gıdalar onun için hiçbirşey ifade etmediği gibi işin komik yanı süper güzel börek kek vs yapıyor.Hatta hamur açmayı bile öğrendi.
İş böyle olunca çok seveni olan teyzemi misafir edenler ona özel mutlaka birşeyler yapar.Benim de bu konuda ailede en iyi anlaştığım kişi olarak sık sık birbirmize tarifler alır veririz sağlıklı beslenme üzerine sohbetlerimiz olur.Çölyaklılar unsuz her tür gıdayı tüketebilirler dolayısıyla ana öğünlerde çok sorun yaşamazlar.Ama oldu da çölyak hastası bir misfirinizi çaya davet ettiniz.Sıkıntı orda başlar.Tabii ki hazır gıdalardan çeşitler sunabilirsiniz dediğim gibi marketlerde satılıyor.Ama illaki misfirime keni ellerimle birşeyler hazırlıyım diyorsanız birkaç önerim olacak.
Tarifini vereceklerimi çölyak hastası olmayanlar da rahatlıkla severek tüketebilirler.Özellikle mısır ekmeğim tüm arkadaş çevremde meşhurdur.Tavsiye ederim
Mısır unu Karadeniz mutfağında çokça kullanılan bir malzeme.Balık kaplaması,kuymak,karalahana çorbası,ekmek,kaygana ilk aklıma gelenler.Arnavut olan babaannem mısır unundan bir börek yapardı.Bu arasına pazı,pırasa,kıyma ya da peynir konan bir çeşit tuzlu kekti.Sıcak yenirdi.Tahminen bu tarifi o dönemlerde Beylerbeyi'nde çokça buluna Karadenizli komşularından almıştı.Hiç unutmam,her derde bir devası bulunan babaannecim daha o zamanlar yeni çölyak olan teyzeme
Etiketler:
ekmek,
glutensiz,
kek,
püf noktası mısır unu
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)