Kendimi bildim bileli sıcağa dayanamam.Ama sıcak havanın getirdiklerini çok severim.Sıcak demek tatil demektir yaz demektir.Eski arkadaşlara yenilerini eklemek demektir.En güzeli gezmek anneyle olmak demektir.
Çocukluğuma ait ilk tatil zamanlarından Gümüşyaka'yı hatırlıyorum.Günden güne iyice uzaklaşan hatıralardan İl Silencio şarkısı ilk aklıma gelen.Emniyet Sandığı Yaz Kampının yemeğe davet müziği.Nasıl güzel bir yaz klasiği.Ne zarif bir çağrı.Koşarak restorana gidiyorum yol kenarındaki biberiye ile kısa çamların meyvelerini kopararak.En son restorana varınca koklayıp atacağım.O koku mu iştahımı açan ne?Yemekleri sıraya girip kendin alıyorsun.Masan zaten belli yer aramaya gerek yok.En çok pilav seviyorum.Adi pilav dediklerinden.Sebzeleri ayırıyorum yemiyorum.Zaten doymasam da sorun değil nasıl olsa Eticin çıkmış ondan yerim kantinden alıp.Genelde dedem ve ananemle kalıyorum.Ama en çok annem babam gelince mutluyum.Güvenim yerinde.Üstünden inmek istemediğim salıncakta yukselirken mutluyum hem de cok.Bugün bile hala çocuk parklarında acaba beni tartar mı diye özenerek salıncaklara bakmam o zamanlardan kalma.Sonra Tekirdağ'daki yazlığımız.Haftasonu benim için başka güzel.Çünkü annem babam geliyor.Ev misafirle doluyor.Her hafta sonu Tekirdağ köftesi mangalda bir başka lezzetli.Sonra bir müddet Akçay.Çoğu evde olduğu gibi bahçenin ortasında minik bir havuz ve başında buz gibi su akıtan musluk.İçine akşama kesilecek karpuz kavun soğusun diye atılmış.Sıcakladıkça yüzümüze su çarpıyoruz havuzdan.Arkada verandada Ayşanım Teyze,dünyanın en iyi insanı halam ve tatlı babannem oturuyor.Salı günleri maaile arabalara doluşup Edremit Pazarına gidiliyor.Peynir pazarı ayrı bir bölüm.Enfes tulumlar beyaz peynirler , mis kokulu zeytinyağlar , zeytinler alıyoruz.Bir de domates.Salata için en güzelinden,Usul şöyle.Kırmızı soğanlar piyazlanıp alta döşeniyor.Üste domates dilimleri serilip zeytinyağ cömertçe dökülüyor.O kadar seviyorum ki bu salatadan her öğün koca bir tabak yiyebilirim.Anılar gözümde oradan oraya uçuşup canlanırken bu sefer de yazlık yerlere yolculuk öncesi duyduğum mutluluğu hatırlıyorum.Günler öncesinden başlayan geriye saymaların heyecanı var sadece.Ne bir valiz hazırlamak zorundayım ne de kışlık evi kapatma işlerini yapmak.O zamanlar tüm sülale belli sayıdaki arabalara dolar öyle yola çıkardık.Yolüstünde de şimdiki gibi cafeler restoranlar yoktu.Yolluk nevale hazırlanır mola verilen yerlerde serin ağaç altlarına ,su kenarlarına mütevazi sofralar serilir haşlanmış patatesler ,yumurtalar ,kuru köfteler ,dolmalar ,börekler ile özellikle ben ve kuzenlerim için tam bir piknik havasında tadı bugün bile hala damağımda kalmış güzellikte yemekler yenirdi.
Aradan seneler geçti.Büyüdüm.Eşimle birlikte dünya kazan biz kepçe gezdiğimiz dönemler oldu.Her biri ayrı yazıya konu olacak değerde ve güzellikteydiler.Ardından çocuklar hayatımıza girip hayat onlara göre şekillenmeye başlayınca otellerde kısa süren tatiller yerine daha yerleşik düzende bir şeyler arar olduk. İstanbul'da apartman bahçesinde gönüllerince oynama imkanı olmayan çocuklarımız için , yeşil bahçelerinde özgürce koşup saatlerce denizde yüzerken mutlu olabilecekleri
bir yer olmalıydı burası.Diledik , yola çıktık , aradık ve bulduk. Aradan 11 sene geçti.
Şimdi artık annemin ben çocukkenki yaşlarına geldim de geçiyorum bile.Ama çocuklarım buralarda koşarak büyürlerken tekrar keşfediyorum ki içimde hala bir çocuk var.Nereden mi biliyorum?Bu yazıyı yazarken duyduğum heyecana birazdan annesine babasına kavuşacak bir çocuğun duyduğu heyecan karışıyor da ondan.Tıpkı 10 yaşındaki Gümüşyaka Emniyet Sandığı Kampının kapısında annesini bekleyen 'ben'in heyecanı gibi.İstanbul'dan yola çıktılar bize geliyorlar.Nerdeyse gelmek üzeredirler derken cep telefonuma mesaj geldi.Kavşaktan sapmışlar 5 dakikaya burdalarmış.Gitmeliyim , çok özledim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder