
Latife bir yana aslında bekarlık nüfusum Edirne İpsala...Pek kimsemiz kalmadığıı için yolumuz düşmezdi ben küçükken oralara.Zaten ailecek haftasonu kaçamağı yakın bir yerlere gidelim diye bir alışkanlık da yoktu bizde.Hoş olsa da gidince kalacak düzgün yer mi vardı,pek sanmam.Ama şimdilerde yeni yerler keşfetmek hatta sırf oraya ait tatları denemek için bile yollara düşebiliyoruz.Edirne de böylesi bir keşif için harika bir seçenek.Yakın ve sakin yaşayan bir şehir. Bize her iki gidişimizde de çok iyi geldi.Anlatacaklarım ilginizi biraz çekerse hiç düşünmeyin havalar da çok ısınmadan görün bu şehri.Eminim seversiniz.
Nerde kalmıştık.Bir bahar öğlene doğru Edirnye varıyoruz.Trakya Üniversitesinin kocaman kampüsünün tam karşısındaki otelimize yerleşip biraz dinlendikten sonra arabayla 10 dakikada şehir merkezine iniyoruz.Ufukta tüm haşmetiyle Selimiye Camii görünüyor.Gerçekten etkileyici yakınlaştıkça daha da güzelliği ortaya çıkıyor.Hayran kalmamak mümkün değil.Şehir merkezinde camiye yakın bir kaç otopark var.Arabayı koyup yuruyerek heryere gidebilirsiniz.Ben önce birşeyler yemek sonra camiyi gezmek istyorum.Yemek tercihimizi köfteden yana kullanıyoruz ve durağımız Park Köftecisi Osman Usta oluyor.Köfteler enfes 3 yıldızı hak ediyor mutlaka denenmeli.Oradan hemen Selimiyeye geçiyor ve gezmeye başlıyoruz.
Eğer vaktine rastlarsanız içerde fevkalade sesiyle Kuran okuyan bir hafız var.Bir müddet dinlemek bile sizi alıp iç yolculuğunuzda bir yerlere götürüyor.Bu tatlı tecrübeden sonra camiinin hemen alt bölümündeki tarihi çarşıya bir göz atıyoruz.Badem ezmesi ve bademli kurabiye çeşitlerinden bir kaç hediyelik paket yaptırıyoruz.Bir de yine buraya has hardaliye adındaki üzüm içeceğinden de deniyor,beğeniyoruz. Sırada 5 Şerefeli Camii ve benim en sevdiğim olan Eski Camii var.Onları da gezdikten sonra. vakit akşmüstü oluyor..Şehrin modern çarşısına doğru yürürken girişte solda Hayrabolu Tatlıcısı var.Edirnedeki en has lezzet durağımız burası .Üzerine tahin döküp kavrulmuş fındıkla servis ettikleri Hayrabolu Tatlısı ve bir Arnavut tatlısı. .Portakallısı vişnelisi ve ille de karamellisi ile prima bir tatlı olan Trileçe.Tek kelimeyle mükemmel.Bir sefer yetmez.Yarın mutlaka bir daha gelinecek eve de paket yaptırılacak.Daha sonra sık sık rastlayacağımız gibi burda da üniversite öğrencisi gençler çalışıyorlar.Sahibi beyefendiyle ettiğimiz kısa sohbet üzerine anlıyoruz ki çok titiz işini bilerek severek yapıyor.Sunduğu lezzetler eşsiz, dükkan tertemiz,fiyatlar porsiyon başı 4TL gibi oldukça makul ve de tıklım tıklım..Oradan çıkıp çarşı boyunca yürüyoruz.Bu caddeye kapıları olan tarihi kapalıçarşıya da giriyoruz.Harika şallar ve fularlar satan karşılıklı iki dükkandan İstanbulda 3 katı fiyata alınacak parçalar seçiyoruz.Tekrar caddeye dönüyoruz.İstanbul'dan methini duyduğumuz Sivrikaya Peynircisini soruyor kolayca buluyoruz.Edirneli peynircilerin çoğu artık Ezineye gitmiş.Sivrikaya burada kalan yerel nadir süt ürünleridükkanlarından.Beyazpeynir,keçipeyniri,eskikaşar,tereyağ,kuşburnumarmeladı
Tokattan geliyormuş) ve peynir tatlısı alıyor hepsini vakumlatıyoruz.İşletmeci hanım da işinin ehli çok güzel yönlendiriyor.Tavsiyelerine uyup aldığımız herşeyi sonradan İstanbulda çok beğeneceğiz.Hele ki peynir tatlısı(hoşmerim)yediklerim içinde en iyisi diyebilirm.Fiyatların kalitesine göre çok hesaplı olduğunu eklemek isterim
Artık yorulduk hem elimizdekileri bırakmak hem de biraz dinlenmek için otele dönüyoruz.Ama buraya otelde oturmak için gelmedik.Akşam yemeği için tekrar çıkıyoruz.Bu sefer durağımız Balıkpazarı bölgesindeki Meşhur Edirne Ciğercisi.Burada sadece ciğer tava var.O kadar beğeniyoruz ki 1 porsiyonla yetinmiyor bir daha istiyoruz.İyi ki burayı seçmişiz.Temiz temiz gözünüzün önünde pişirip hızla servis ediyorlar.Ciğer sevmeyenlerin bile aklını çelebilir.Bir de acı severler için Edirnenin kurtulmuş kırmızı biberleri var.Heryerde mutlaka önce bunu getiriyorlar.Dikkat çok acı.Ben denemedim ama sevenler çok lezzetli olduğunu söylüyor.
Ertesi gün Kırkpınara giderken şehrin eski ve pek gelişmemiş yüzünü görüyoruz.Asar-ı antika denebilecek küçük ahşap evlerin bir kısmında oturuluyor bir kısmı ise harap.Sınır şehirlerinin kaderine burası da teslim olmuş ve eski kalmış bir şehir olduğunu anlıyoruz.Kırkpınarın girişinde elinde zurnası darbukasıyla esmer vatandaşlar turist kovalıyor.Kazara yol sormak için camı aralaığımızda 'at bi sıpali de söyleyiveriim'diyen zurnacı bizi öyle güldürüyor ki o da bizim halimize güle güle hem çalıyor hem söylüyor.Çok çok eğleniyoruz.Gelen katılıyor. Sokak ortasında göbek atan insan topluluğu karşısında eşim dehşete kapılıyor ve biz onun haline daha da çok gülüyoruz.
Daha sonra Osmanlı zamanında akıl hastalıkların müzikle tedavi ettikleri 2.Beyazit Külliyesine geçiyor burayı geziyoruz.Edirneye gelip burayı gezmeden gitmemeli.Mutlaka o zaman yapılan tedavi sistemi hakkında bilgi sahibi olunmalı.Buradan da Meriç kıyısına gidilip yol boyunca dizilmiş çay bahçelerinden birine oturulup soluklanmak güzel olur.Biz de öyle yapıyoruz.Artık buradan ilerisi Yunanistan.Yolun üstünde tarladan taze gelmiş sebzeler satılıyor.En sevdiklerimizden alıp bagaja atıyor ve dönüş yoluna geçiyoruz.
Meriç kıyısndaki çay bahçesinde otururken hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı.Geri dönüşte şehrin eski mahallelerinden geçerken hafiften bir güneş açtı.Açarken şehri de kızıl bir renge boyandı.Şehre girerken ufukta yükselen Selimiye bizi karşılamıştı.Sevdiklerimle birlikte güzel bir haftasonu geçirmenin verdiği mutlulukla gülümserken parlak gökkuşağı belirdi gökyüzünde.Sanki şehir, güle güle ,yolunuz açık olsun yine bekleriz diyordu.Belki de bir zamanlar burada yaşamış atalarımın bana sunduğu bir yol hediyesiydi.Ben de gökkuşağının altından geçerken bir kez daha sevdiklerimle buraya gelmeyi diledim...
Edirneyi sevdim.Siz de sevin istedim.Dilim döndiğünce anlattım.Falımda çıkan yoluma çıktı.Kısacık yolum beni mutlu etti, muradıma erdim.Siz de kısacık yollarla mutlu olup çıkın kerevetine.Sevgiler..
Eğer vaktine rastlarsanız içerde fevkalade sesiyle Kuran okuyan bir hafız var.Bir müddet dinlemek bile sizi alıp iç yolculuğunuzda bir yerlere götürüyor.Bu tatlı tecrübeden sonra camiinin hemen alt bölümündeki tarihi çarşıya bir göz atıyoruz.Badem ezmesi ve bademli kurabiye çeşitlerinden bir kaç hediyelik paket yaptırıyoruz.Bir de yine buraya has hardaliye adındaki üzüm içeceğinden de deniyor,beğeniyoruz. Sırada 5 Şerefeli Camii ve benim en sevdiğim olan Eski Camii var.Onları da gezdikten sonra. vakit akşmüstü oluyor..Şehrin modern çarşısına doğru yürürken girişte solda Hayrabolu Tatlıcısı var.Edirnedeki en has lezzet durağımız burası .Üzerine tahin döküp kavrulmuş fındıkla servis ettikleri Hayrabolu Tatlısı ve bir Arnavut tatlısı. .Portakallısı vişnelisi ve ille de karamellisi ile prima bir tatlı olan Trileçe.Tek kelimeyle mükemmel.Bir sefer yetmez.Yarın mutlaka bir daha gelinecek eve de paket yaptırılacak.Daha sonra sık sık rastlayacağımız gibi burda da üniversite öğrencisi gençler çalışıyorlar.Sahibi beyefendiyle ettiğimiz kısa sohbet üzerine anlıyoruz ki çok titiz işini bilerek severek yapıyor.Sunduğu lezzetler eşsiz, dükkan tertemiz,fiyatlar porsiyon başı 4TL gibi oldukça makul ve de tıklım tıklım..Oradan çıkıp çarşı boyunca yürüyoruz.Bu caddeye kapıları olan tarihi kapalıçarşıya da giriyoruz.Harika şallar ve fularlar satan karşılıklı iki dükkandan İstanbulda 3 katı fiyata alınacak parçalar seçiyoruz.Tekrar caddeye dönüyoruz.İstanbul'dan methini duyduğumuz Sivrikaya Peynircisini soruyor kolayca buluyoruz.Edirneli peynircilerin çoğu artık Ezineye gitmiş.Sivrikaya burada kalan yerel nadir süt ürünleridükkanlarından.Beyazpeynir,keçipeyniri,eskikaşar,tereyağ,kuşburnumarmeladı
Tokattan geliyormuş) ve peynir tatlısı alıyor hepsini vakumlatıyoruz.İşletmeci hanım da işinin ehli çok güzel yönlendiriyor.Tavsiyelerine uyup aldığımız herşeyi sonradan İstanbulda çok beğeneceğiz.Hele ki peynir tatlısı(hoşmerim)yediklerim içinde en iyisi diyebilirm.Fiyatların kalitesine göre çok hesaplı olduğunu eklemek isterim
Ertesi gün Kırkpınara giderken şehrin eski ve pek gelişmemiş yüzünü görüyoruz.Asar-ı antika denebilecek küçük ahşap evlerin bir kısmında oturuluyor bir kısmı ise harap.Sınır şehirlerinin kaderine burası da teslim olmuş ve eski kalmış bir şehir olduğunu anlıyoruz.Kırkpınarın girişinde elinde zurnası darbukasıyla esmer vatandaşlar turist kovalıyor.Kazara yol sormak için camı aralaığımızda 'at bi sıpali de söyleyiveriim'diyen zurnacı bizi öyle güldürüyor ki o da bizim halimize güle güle hem çalıyor hem söylüyor.Çok çok eğleniyoruz.Gelen katılıyor. Sokak ortasında göbek atan insan topluluğu karşısında eşim dehşete kapılıyor ve biz onun haline daha da çok gülüyoruz.
Daha sonra Osmanlı zamanında akıl hastalıkların müzikle tedavi ettikleri 2.Beyazit Külliyesine geçiyor burayı geziyoruz.Edirneye gelip burayı gezmeden gitmemeli.Mutlaka o zaman yapılan tedavi sistemi hakkında bilgi sahibi olunmalı.Buradan da Meriç kıyısına gidilip yol boyunca dizilmiş çay bahçelerinden birine oturulup soluklanmak güzel olur.Biz de öyle yapıyoruz.Artık buradan ilerisi Yunanistan.Yolun üstünde tarladan taze gelmiş sebzeler satılıyor.En sevdiklerimizden alıp bagaja atıyor ve dönüş yoluna geçiyoruz.
Meriç kıyısndaki çay bahçesinde otururken hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı.Geri dönüşte şehrin eski mahallelerinden geçerken hafiften bir güneş açtı.Açarken şehri de kızıl bir renge boyandı.Şehre girerken ufukta yükselen Selimiye bizi karşılamıştı.Sevdiklerimle birlikte güzel bir haftasonu geçirmenin verdiği mutlulukla gülümserken parlak gökkuşağı belirdi gökyüzünde.Sanki şehir, güle güle ,yolunuz açık olsun yine bekleriz diyordu.Belki de bir zamanlar burada yaşamış atalarımın bana sunduğu bir yol hediyesiydi.Ben de gökkuşağının altından geçerken bir kez daha sevdiklerimle buraya gelmeyi diledim...
Edirneyi sevdim.Siz de sevin istedim.Dilim döndiğünce anlattım.Falımda çıkan yoluma çıktı.Kısacık yolum beni mutlu etti, muradıma erdim.Siz de kısacık yollarla mutlu olup çıkın kerevetine.Sevgiler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder