31 Mayıs 2014 Cumartesi
AİLE BÜYÜKLERİYLE PAZAR YEMEĞİ
Geçen Pazar Miroşun piyano resitali vardı.6 seneden beri adetimiz olduğu üzere aile büyüklerini de resitale davet ediyoruz sonrasında da bizim evde güzel bir kutlama yemeği yiyoruz. Bu yemek bir nevi yaklaşan yaz tatilinin de habercisi bizim için.Bu sebeple şenlikli bir gün oluyor.Ben de elimden geldiğince herkesin sevdiği şeyleri menüme katmaya çalışıyorum.Bir çok ailede olduğu gibi bizde de herkes başka başka şeyler seviyor.Baharın gelmesiyle rengarenk çeşit çeşit meyvalar bollanırken sanki sebzeler biraz daha azalıyor.Ama tek başına enginar zaten benim için yeterli.Evde tükendiği zaman hemen yenisini alıyorum.Bir çok usülde enginar tariflerim var.Bu sefer de hardal soslu olanı pişirdim.Öncelikle Şaşkınbakkal Boynerin sokağında köşedeki enginarcıya senelerdir bu kadar güzel enginar sattığı için teşekkür ediyorum.İsterseniz en mükemmel şekilde pişirin enginar yaramazsa sonuç hüsran...Neyse enginarı çok seven annecim için pişirdiğim enginar herzamanki gibi güzel oldu..2. zeytinyağlımız babamın sevdiği kurufasulye pilakisiydi.Bu yemeği ise kayınvaldemden öğrendim.Zamanında kayınpederimle birlikte Pendikte Mehtap adında bir balıkçıya giderlermiş.Bu pilaki de orda yapılırmış ve kayınpeder de çok severmiş.Gerçekten çok maharetli olan kayınvaldem deneye yanıla aynısını yapmayı becermiş ki bence kesin daha güzelini yapmiştır.Adını da mehtap pilakisi koymuş.Ben de yedim sevdim öğrendim.Barbunyanın olmadığı zamanlarda büyük kurtarıcı.
Hazır su böreği yufkasından aslını aratmayacak su böreği herkesi memnun eder ve sonrasında ailenin diğer et seven üyelerini de düşünerek sebzeli nuar ve domatesli pilav.Yeni yeni güzelleşmeye başlayan pembe domatesler sızma zeytinyağında.Halis manda yoğurdumuz ise laktoz intoleransı olan ailemizin tüm hanımlarının favorisi.Ardından adı üstünde kızımızın başarısını kutlayacağız bu sebeple onun en ama en sevdiği tatlı olan dondurma.Dondurmamız Yaşar Ustadan.Ve Miroşun en ama en sevdiği meyva olan çileklisinden.Tek farklı dokunuş üzerine ufalanmış beze parçaları ve rendelenmiş bitter çikolata ile taze çilek.
Her geçen gün daha da güzel piyano çalan kızımız bizi çok mutlu etti.Ardından keyifli bir yemek yedik.Kısacası güzel bie gün olarak hatıratımızdaki yerini aldı.Tarifleri merak ediyorsanız buyrun deneyin zevkle keyifle yiyin...
HARDALLI ENGİNAR
MALZEMELER
8 Enginar
1 Nescafe fincanı zeytinyağ
2 Ortaboy kuru soğan(minik çentilmiş)
Tuz şeker
Yarım limonun suyu
Yarım demet dereotu
1 çorba kaşığı dolusu hardal
YAPILIŞI
Geniş tabanlı bir tencerede soğanlar zeytinyağda karartmadan pembeleştirilir.Bu süre sonunda 1 lt civarı su kaynatılıp tencereye eklenir.Tuz şeker ve limon suyu ilave edilir.Suyu süzülüp yıkanan enginarlar istenirse 4e bölünür ya da bütün halde derhal kaynayan suya atılır.Kapak kapatılarak 30-40 dakika pişirilir.Bu aşamada hafif sulu kalmalı.Enginarlar sıcakken suyun içinden servis tabağına dizilir.Tencerede kalan sosa hardal ilave edilip blenderdan geçirilir ve enginarların üzerine gezdirilir.Üzeri ince kıyılmış dereotu ,le süslenir ve örtülür.Soğuyana kadar sosu hafif içine çekip daha da lezzetlenecektir.Bu yemek ılıkken de servis edeilebilir.
KURU FASULYE PİLAKİSİ
MALZEMELER
1 Büyük su bardağı kuru fasulye(bombay tipi iri olanlar tercih edilmeli)
3 Büyük soğan( ince piyazlık doğranmış)
1 su bardağı zeytinyağ
Tuz şeker
Kırmızı toz biber
YAPILIŞI
Kuru fasulye bir gece önceden yıkanır bir tencereye üzerini 2 parmak geçecek kadar su ilavesiyle kaynatılır.Kaynama noktasında ateşten alınır kapağı kapalı olarak 1 gece bekletilir.Ertesi gün 1 çay barağı süt ilavesiyle ön pişirmesi yapılır.Bu süre fasulyesine göre değişebilir ama 30 dakika diyebilirz.Nu süre zarfında soğanlar zeytinyağında karartmadan arada karıştırılarak sotelenir.Pişen fasulyeler soğanların üzerine alınır tuz şeker ve pul biberle harmanlanır.Üzeini geçecek kadar sıcak su eklenir.Fokurdayınca kısık ateşte suyunu çekip yağına kalana kadar pişirilir.Bu yemek 1 gün önceden yapılırsa yemeğin tadı ve kıvamı oturu ve çok daha lezzetli olur.
3 PEYNİRLİ SU BÖREĞİ(HAZIR SU BÖREĞİ YUFKASINDAN)
MALZEMELER
1 paket hazır su böreği yufkası
1 paket tereyağ
1su bardağı eski kaşar rendesi
1 buyuk paket dil peyniri
1 nescafe fincanı Erzincan tulumu
YAPILIŞI
Geniş bir tencerede bol miktarda su kaynatılır.1-2 tutam tuz eklenir.Tereyağ eritilir köpüğü gidene kadar karıştırılarak pembeleştirilir.Büyük boy teflon tava bir miktar yaglanır.Büyük boy bir kaseye soğuk su konur.
Hazır yufkalar düzgünce 2ye bölünür ve sırayla önce kaynar suya oradan kevgirle alınıp soğuk suya atılır ve iyice süzülüp teflon tavaya açılarak düzgün katmanlar halinde dizilir ve bu işlem sırasında katmanlara hep eritilrn yağdan sürülür.4 katı tamamlayınca rendelenmiş kaşar ve tulum elle didilmiş dil peyniri karışımımım yarısı konur üzerine 3 kat daha devam edilir.Kalan yufkalar için daha küçük bir tava kullanılarak aynı işlem uygulanır.Tavalar kısık ateşe oturtulur döndüre döndüreböreğin alt tabanın pişmesi sağlanır.Bir tepsi ya da tabak yardımıyla ters çevrilerek diğer tarafı da aynı şekilde kızartılır.Hafif ılınınca geniş bir kesme tahtasında karelere dilimlenir.Ve servis edilir.Bu börek önceden yapılıp dondurulmaya da uygundur.Ancak soguyan börekler fırında değil tavada veya tost makinesinde ısıtılmalıdır.Bu şekilde hazırlanan börekler kesinlikle çok daha lezzetli olur.
NUAR
MALZEMELER
1.5 KG nuar
1 butun soğan
2 diş sarımsak
Tane karabiber
1 defne yaprağı
1 küçük kereviz
1 havuç
2 su bardağı süt
2 çorba kaşığı un
1 kavanoz dilimlenmiş mantar
1 su bardağı eski ve yeni kaşar rendesi
1 su bardağı dolusu buyharda pişip ince kıyılmış ıspanak)
1 küçük paket ince kıyılmış çemensiz pastırma
Muskat rendesi
Tuz
su
75 gram tereyağ(başemal,tepsi yağlanması ve en son etlerin üstüne konması için paylaştırılacak)
YAPILIŞI
Önce et yıkanır süzülür kağıt havlu ile kurulanıt.Düdüklüye 1 kaşık sıvıyağ koyup kızdırılır ve et içine alınıp döndürerk her tarafı hafif kızartılır.(2şer dakika yeterlidir)Sonra üzerini geçecek kadar sıcak su baharatlar sebzeler ilave edilip düdklünün kapağı kapatılır pim çıktıktan sonra 1 saat pişirilir.Bu sürenin sonunda et bir tabağa alınır üzeri folyoyla örtülür ve dilimleyene kadar kendini çekmesi için bir kenarda bekletilir.Bu arada
süt un çırpılıp ocak üstünde muhallebi gibi pişer ve içine 1 kaşık tereyağ eklenip eritilir.Bu aşamayı daha hafif bir başemal elde etmek açısından bu şekilde uyguluyorum dileyen 2 kaşık tereyağıda unu kavurup sütü sonra ekleyip başemal yapabilir.aha sonra eklenecek pastırna ve peynirlerin de tuzlu olacağı düşünülüp ona göre tuz karabiber ve 1 tutam muskat eklenir.Ispanaklar,yıkanıp süzülmüş mantarlar ilave edilir.Pastırmalar hafif sotelenip eklenir.Ilınmış nuar 2cm lik dilimlere kesilir ve yağlanış tepsiye dizilir.Üzerlerine 2 şer kaşık bu karışımdan konur peynir rendesi ve 1 fındık kadar tereyağ eklenip üzeri örtülür.Servis edilmeden önce yarım saat fırınlanır ve servis edilir.
DOMATESLİ PİLAV(BİZİM USUL)
MALZEMELER
2Su bardağı jasmin pirinci(1 gece önce 2 çorba kaşığı tuz ve kaynar su ile ıslatılmış)
3 su bardağı tavuk suyu(tercihen kanattan çıkarılmış)
1 su bardağı rendelenmiş domates
100 g tereyağ
Tuz
YAPILIŞI
Tereyağın yarısı eritilip domatesler göz göz oluncaya kadar kavrulur.Tavuk suyu eklenir.Tuz eklenir.Kaynayınca iyice yıkanıp süzülmüş pirinçler ilave edilir.Önce harlı kaynayınca orta suyunu çekince iyice kısık ateşte pişirilir.Kalan tereyağ ayrı bir tavada evamlı karıştırılarak köpükleri gidene kaar pembeleştirilir.Pişmiş pilavın üstüne dağlanır.Hani iskendere dağlanan tereyağ gibi.Büyük bir servis çatalıyla hafif karıştırılıp temiz bir bezle örtülüp 15 dakika dinlendirilir ve tekrar karıştırılıp sonrasında servis edilir.
NOT:İyi pilav pişirmenin sırrı önce tecrübeden geçer.Her pirinç birbirine uymaz.genelde 1 e 1.5 şeklinde ölçülendirilse de bazen bu ölçü tutmayabilir.Ben tam bir pilav üstadı olan pilavları gerçekten dillere destan olan kayınvaldemden öğrendiğim üzere genelde iyi kalite jasmin veya iran pirinci kullanıyorum.Bu pirinçlerin lapalanma riski çok düşük ve de lezzeti bize uygun.Tavuk suyu ,domates , dağlanmış tereyağ ve bu pirinç mükemmel 4lüyü oluşturuyor.Deneye yanıla çaktırmadan takip ederek bu işi öğrendim ve bu pilavı çok seven çocuklarıma ve beni takip edenlere püf noktalarıyla birlikte veriyorum.
24 Mayıs 2014 Cumartesi
YAKIN YOLLAR BİLDİK TATLAR(FALDA ÇIKAN EDİRNE)

Latife bir yana aslında bekarlık nüfusum Edirne İpsala...Pek kimsemiz kalmadığıı için yolumuz düşmezdi ben küçükken oralara.Zaten ailecek haftasonu kaçamağı yakın bir yerlere gidelim diye bir alışkanlık da yoktu bizde.Hoş olsa da gidince kalacak düzgün yer mi vardı,pek sanmam.Ama şimdilerde yeni yerler keşfetmek hatta sırf oraya ait tatları denemek için bile yollara düşebiliyoruz.Edirne de böylesi bir keşif için harika bir seçenek.Yakın ve sakin yaşayan bir şehir. Bize her iki gidişimizde de çok iyi geldi.Anlatacaklarım ilginizi biraz çekerse hiç düşünmeyin havalar da çok ısınmadan görün bu şehri.Eminim seversiniz.
Nerde kalmıştık.Bir bahar öğlene doğru Edirnye varıyoruz.Trakya Üniversitesinin kocaman kampüsünün tam karşısındaki otelimize yerleşip biraz dinlendikten sonra arabayla 10 dakikada şehir merkezine iniyoruz.Ufukta tüm haşmetiyle Selimiye Camii görünüyor.Gerçekten etkileyici yakınlaştıkça daha da güzelliği ortaya çıkıyor.Hayran kalmamak mümkün değil.Şehir merkezinde camiye yakın bir kaç otopark var.Arabayı koyup yuruyerek heryere gidebilirsiniz.Ben önce birşeyler yemek sonra camiyi gezmek istyorum.Yemek tercihimizi köfteden yana kullanıyoruz ve durağımız Park Köftecisi Osman Usta oluyor.Köfteler enfes 3 yıldızı hak ediyor mutlaka denenmeli.Oradan hemen Selimiyeye geçiyor ve gezmeye başlıyoruz.
Eğer vaktine rastlarsanız içerde fevkalade sesiyle Kuran okuyan bir hafız var.Bir müddet dinlemek bile sizi alıp iç yolculuğunuzda bir yerlere götürüyor.Bu tatlı tecrübeden sonra camiinin hemen alt bölümündeki tarihi çarşıya bir göz atıyoruz.Badem ezmesi ve bademli kurabiye çeşitlerinden bir kaç hediyelik paket yaptırıyoruz.Bir de yine buraya has hardaliye adındaki üzüm içeceğinden de deniyor,beğeniyoruz. Sırada 5 Şerefeli Camii ve benim en sevdiğim olan Eski Camii var.Onları da gezdikten sonra. vakit akşmüstü oluyor..Şehrin modern çarşısına doğru yürürken girişte solda Hayrabolu Tatlıcısı var.Edirnedeki en has lezzet durağımız burası .Üzerine tahin döküp kavrulmuş fındıkla servis ettikleri Hayrabolu Tatlısı ve bir Arnavut tatlısı. .Portakallısı vişnelisi ve ille de karamellisi ile prima bir tatlı olan Trileçe.Tek kelimeyle mükemmel.Bir sefer yetmez.Yarın mutlaka bir daha gelinecek eve de paket yaptırılacak.Daha sonra sık sık rastlayacağımız gibi burda da üniversite öğrencisi gençler çalışıyorlar.Sahibi beyefendiyle ettiğimiz kısa sohbet üzerine anlıyoruz ki çok titiz işini bilerek severek yapıyor.Sunduğu lezzetler eşsiz, dükkan tertemiz,fiyatlar porsiyon başı 4TL gibi oldukça makul ve de tıklım tıklım..Oradan çıkıp çarşı boyunca yürüyoruz.Bu caddeye kapıları olan tarihi kapalıçarşıya da giriyoruz.Harika şallar ve fularlar satan karşılıklı iki dükkandan İstanbulda 3 katı fiyata alınacak parçalar seçiyoruz.Tekrar caddeye dönüyoruz.İstanbul'dan methini duyduğumuz Sivrikaya Peynircisini soruyor kolayca buluyoruz.Edirneli peynircilerin çoğu artık Ezineye gitmiş.Sivrikaya burada kalan yerel nadir süt ürünleridükkanlarından.Beyazpeynir,keçipeyniri,eskikaşar,tereyağ,kuşburnumarmeladı
Tokattan geliyormuş) ve peynir tatlısı alıyor hepsini vakumlatıyoruz.İşletmeci hanım da işinin ehli çok güzel yönlendiriyor.Tavsiyelerine uyup aldığımız herşeyi sonradan İstanbulda çok beğeneceğiz.Hele ki peynir tatlısı(hoşmerim)yediklerim içinde en iyisi diyebilirm.Fiyatların kalitesine göre çok hesaplı olduğunu eklemek isterim
Artık yorulduk hem elimizdekileri bırakmak hem de biraz dinlenmek için otele dönüyoruz.Ama buraya otelde oturmak için gelmedik.Akşam yemeği için tekrar çıkıyoruz.Bu sefer durağımız Balıkpazarı bölgesindeki Meşhur Edirne Ciğercisi.Burada sadece ciğer tava var.O kadar beğeniyoruz ki 1 porsiyonla yetinmiyor bir daha istiyoruz.İyi ki burayı seçmişiz.Temiz temiz gözünüzün önünde pişirip hızla servis ediyorlar.Ciğer sevmeyenlerin bile aklını çelebilir.Bir de acı severler için Edirnenin kurtulmuş kırmızı biberleri var.Heryerde mutlaka önce bunu getiriyorlar.Dikkat çok acı.Ben denemedim ama sevenler çok lezzetli olduğunu söylüyor.
Ertesi gün Kırkpınara giderken şehrin eski ve pek gelişmemiş yüzünü görüyoruz.Asar-ı antika denebilecek küçük ahşap evlerin bir kısmında oturuluyor bir kısmı ise harap.Sınır şehirlerinin kaderine burası da teslim olmuş ve eski kalmış bir şehir olduğunu anlıyoruz.Kırkpınarın girişinde elinde zurnası darbukasıyla esmer vatandaşlar turist kovalıyor.Kazara yol sormak için camı aralaığımızda 'at bi sıpali de söyleyiveriim'diyen zurnacı bizi öyle güldürüyor ki o da bizim halimize güle güle hem çalıyor hem söylüyor.Çok çok eğleniyoruz.Gelen katılıyor. Sokak ortasında göbek atan insan topluluğu karşısında eşim dehşete kapılıyor ve biz onun haline daha da çok gülüyoruz.
Daha sonra Osmanlı zamanında akıl hastalıkların müzikle tedavi ettikleri 2.Beyazit Külliyesine geçiyor burayı geziyoruz.Edirneye gelip burayı gezmeden gitmemeli.Mutlaka o zaman yapılan tedavi sistemi hakkında bilgi sahibi olunmalı.Buradan da Meriç kıyısına gidilip yol boyunca dizilmiş çay bahçelerinden birine oturulup soluklanmak güzel olur.Biz de öyle yapıyoruz.Artık buradan ilerisi Yunanistan.Yolun üstünde tarladan taze gelmiş sebzeler satılıyor.En sevdiklerimizden alıp bagaja atıyor ve dönüş yoluna geçiyoruz.
Meriç kıyısndaki çay bahçesinde otururken hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı.Geri dönüşte şehrin eski mahallelerinden geçerken hafiften bir güneş açtı.Açarken şehri de kızıl bir renge boyandı.Şehre girerken ufukta yükselen Selimiye bizi karşılamıştı.Sevdiklerimle birlikte güzel bir haftasonu geçirmenin verdiği mutlulukla gülümserken parlak gökkuşağı belirdi gökyüzünde.Sanki şehir, güle güle ,yolunuz açık olsun yine bekleriz diyordu.Belki de bir zamanlar burada yaşamış atalarımın bana sunduğu bir yol hediyesiydi.Ben de gökkuşağının altından geçerken bir kez daha sevdiklerimle buraya gelmeyi diledim...
Edirneyi sevdim.Siz de sevin istedim.Dilim döndiğünce anlattım.Falımda çıkan yoluma çıktı.Kısacık yolum beni mutlu etti, muradıma erdim.Siz de kısacık yollarla mutlu olup çıkın kerevetine.Sevgiler..
Eğer vaktine rastlarsanız içerde fevkalade sesiyle Kuran okuyan bir hafız var.Bir müddet dinlemek bile sizi alıp iç yolculuğunuzda bir yerlere götürüyor.Bu tatlı tecrübeden sonra camiinin hemen alt bölümündeki tarihi çarşıya bir göz atıyoruz.Badem ezmesi ve bademli kurabiye çeşitlerinden bir kaç hediyelik paket yaptırıyoruz.Bir de yine buraya has hardaliye adındaki üzüm içeceğinden de deniyor,beğeniyoruz. Sırada 5 Şerefeli Camii ve benim en sevdiğim olan Eski Camii var.Onları da gezdikten sonra. vakit akşmüstü oluyor..Şehrin modern çarşısına doğru yürürken girişte solda Hayrabolu Tatlıcısı var.Edirnedeki en has lezzet durağımız burası .Üzerine tahin döküp kavrulmuş fındıkla servis ettikleri Hayrabolu Tatlısı ve bir Arnavut tatlısı. .Portakallısı vişnelisi ve ille de karamellisi ile prima bir tatlı olan Trileçe.Tek kelimeyle mükemmel.Bir sefer yetmez.Yarın mutlaka bir daha gelinecek eve de paket yaptırılacak.Daha sonra sık sık rastlayacağımız gibi burda da üniversite öğrencisi gençler çalışıyorlar.Sahibi beyefendiyle ettiğimiz kısa sohbet üzerine anlıyoruz ki çok titiz işini bilerek severek yapıyor.Sunduğu lezzetler eşsiz, dükkan tertemiz,fiyatlar porsiyon başı 4TL gibi oldukça makul ve de tıklım tıklım..Oradan çıkıp çarşı boyunca yürüyoruz.Bu caddeye kapıları olan tarihi kapalıçarşıya da giriyoruz.Harika şallar ve fularlar satan karşılıklı iki dükkandan İstanbulda 3 katı fiyata alınacak parçalar seçiyoruz.Tekrar caddeye dönüyoruz.İstanbul'dan methini duyduğumuz Sivrikaya Peynircisini soruyor kolayca buluyoruz.Edirneli peynircilerin çoğu artık Ezineye gitmiş.Sivrikaya burada kalan yerel nadir süt ürünleridükkanlarından.Beyazpeynir,keçipeyniri,eskikaşar,tereyağ,kuşburnumarmeladı
Tokattan geliyormuş) ve peynir tatlısı alıyor hepsini vakumlatıyoruz.İşletmeci hanım da işinin ehli çok güzel yönlendiriyor.Tavsiyelerine uyup aldığımız herşeyi sonradan İstanbulda çok beğeneceğiz.Hele ki peynir tatlısı(hoşmerim)yediklerim içinde en iyisi diyebilirm.Fiyatların kalitesine göre çok hesaplı olduğunu eklemek isterim
Ertesi gün Kırkpınara giderken şehrin eski ve pek gelişmemiş yüzünü görüyoruz.Asar-ı antika denebilecek küçük ahşap evlerin bir kısmında oturuluyor bir kısmı ise harap.Sınır şehirlerinin kaderine burası da teslim olmuş ve eski kalmış bir şehir olduğunu anlıyoruz.Kırkpınarın girişinde elinde zurnası darbukasıyla esmer vatandaşlar turist kovalıyor.Kazara yol sormak için camı aralaığımızda 'at bi sıpali de söyleyiveriim'diyen zurnacı bizi öyle güldürüyor ki o da bizim halimize güle güle hem çalıyor hem söylüyor.Çok çok eğleniyoruz.Gelen katılıyor. Sokak ortasında göbek atan insan topluluğu karşısında eşim dehşete kapılıyor ve biz onun haline daha da çok gülüyoruz.
Daha sonra Osmanlı zamanında akıl hastalıkların müzikle tedavi ettikleri 2.Beyazit Külliyesine geçiyor burayı geziyoruz.Edirneye gelip burayı gezmeden gitmemeli.Mutlaka o zaman yapılan tedavi sistemi hakkında bilgi sahibi olunmalı.Buradan da Meriç kıyısına gidilip yol boyunca dizilmiş çay bahçelerinden birine oturulup soluklanmak güzel olur.Biz de öyle yapıyoruz.Artık buradan ilerisi Yunanistan.Yolun üstünde tarladan taze gelmiş sebzeler satılıyor.En sevdiklerimizden alıp bagaja atıyor ve dönüş yoluna geçiyoruz.
Meriç kıyısndaki çay bahçesinde otururken hafiften yağmur çiselemeye başlamıştı.Geri dönüşte şehrin eski mahallelerinden geçerken hafiften bir güneş açtı.Açarken şehri de kızıl bir renge boyandı.Şehre girerken ufukta yükselen Selimiye bizi karşılamıştı.Sevdiklerimle birlikte güzel bir haftasonu geçirmenin verdiği mutlulukla gülümserken parlak gökkuşağı belirdi gökyüzünde.Sanki şehir, güle güle ,yolunuz açık olsun yine bekleriz diyordu.Belki de bir zamanlar burada yaşamış atalarımın bana sunduğu bir yol hediyesiydi.Ben de gökkuşağının altından geçerken bir kez daha sevdiklerimle buraya gelmeyi diledim...
Edirneyi sevdim.Siz de sevin istedim.Dilim döndiğünce anlattım.Falımda çıkan yoluma çıktı.Kısacık yolum beni mutlu etti, muradıma erdim.Siz de kısacık yollarla mutlu olup çıkın kerevetine.Sevgiler..
21 Mayıs 2014 Çarşamba
SABAH KAHVESİ EŞLİKÇİLERİ KURABİYELER
Türk yeme içme kültüründe kahvenin çok özel bir yeri var.Kahvaltımızı çayımızla yaparız belki ama bir müddet sonra çoğumuzun kahve saati gelir.Belki gazetelere göz atarken belki uzun zamandır konuşmadığımız biriyle telefon sohbetinde eşlikçimiz olur kahve.Enfes kokusuyla evimizi sararken yürekleri ısıtır keyif verir,canlandırır..Tam da Türk insanına uygun bir güzellik.Acaba kaç millette bir fincan kahvesiyle komşunun kapısını beş dakikalığına çalabilme özgürlüğü vardır.Hangi dilde kahve üzerine söylenmiş tatlı sözler vardır.Ya da ikram ettiğiniz kahvenin kırk yıl hatırı unutulmaz,
Bildiğim bir apartmanda oturan 7-8 orta yaşlı hanım hafta içi her sabah mutlaka içlerinden birinin evinde yarım saatliğine buluşuyor.Ve bunu senelerdir yapıyor.Hal hatır sorma ufak tefek dertleşme çiçekten böcekten yemekten konuşma tavsiye alıp verme gibi son derece basit konularla sabah terapilerini bitirip herkes kendi işine koyuluyor.Ve bunu senelerdir devam ettiriyorlar.Hepsinin akıllarına sağlık.Var mı böyle bir zevk var mı böyle bir deşarj yolu.Hem de bedava.
Arada benim de misafirlerim oluyor 'Sabah Kahvesine'.Yanına birşeyler ikram etmek adettendir.Lokum veya çikolata olmazsa olmaz eşlikçilerden.Lokum deyince çifte kavrulmuş fıstıklı olanlar favorim ama son zamanlarda nar suyuyla yapılan fıstıklı ve dışı gül yapraklarıyla kaplı lokumları da sever oldum.Hem çok lezzetli hem de göze hitap ediyor.Tavsiyem ister yakın oturun ister uzak ama Kadıköy Balık Pazarını birgün mutlaka ziyaret edin.Tarihi şekercilerin birinde zevkinize uygun ikramlıklardan mutlaka bulacaksınız.Hatta küçük bir paket kişniş şekeri de alın.Bildiğim bir Japon restoranı Turk Kahvesi yanında kişniş şekeri ikram ediyor.
Kahve deyince anlatmadan geçemeyeceğim,Fethiye'de yaşayan bir arkadaş oralı hanımlardan öğrendiği üzere sabah kahvesi yanında çeşit çeşit reçel ikram etmişti.Servis için de şimdilerde amcak antikacılarda benzerine rastlanacak özel gümüş bir tepsi ortasında askısında sallanan tatlı kaşıkları etrafına dizilmişl kristal kaselerde çeşit çeşit reçel.Sunum harika tepsi harika reçeller harika ama türk kahvesi yanında ben çok sevememiştim..Y,ne de ellerine sağlık çok şık çok özenli bir ikramdı.Tam hanımefendilere layık.
.Aslında sonuç olarak bakarsak tüm özenli hanımlar bu ikramları zaten çok güzel bilip uyguluyorlardır.Hatta belki hiç duyulmamış çok değişik adetleri de vardır sabah kahvesine dair.Paylaşırsak çok hoş olur..Ben ise sabah kahvesine gelen misafirlerim için arada kurabiyeler hazırlıyor ve en sevdiğim üç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum .Eğer siz de değişiklik arıyorsanız bu tariflere göz atabilir bir seferinde deneyebilirsiniz.Keyifle içtiğiniz bol kahkahalı ferah kahveleriniz olması dileğiyle afiyet olsun...
TARÇINLI KURABİYE
MALZEMELER
1Paket(250gr)yumuşak tereyağ
1 su bardağı nişasta
1 yumurta
1paket kabartma tozu
1kahve fincanı tozşeker
Un
üstüne serpmek için
1 türk kahvesi fincanı pudra şekeri
1 çorba kaşığı toz tarçın
YAPILIŞI
Kurabiye için gereken tüm malzemeler karıştırılır.Kıvamı tutturabilmek için unu aldukça koymak gerekir.Sert bir kıvam alınca ceviz kadar hamur koparılıp yuvarlanır.tepsiye aralıklarla dizilir.200 derece ısıtılmış fırında20 dakika kadar pişirilir.Üzerleri pembeleşmeyecek şekilde pişmelidir.Sıcakken şeker tarçın karışımın abulanır ve servis tabağına alınıp soğuyunca servis edilir.
TAHİNLİ KURABİYE
MALZEMELER
1 Su bardağı tahin
1Su bardağı sıvıyağ
4 Su bardağı un
2 Su bardağı pudra şekeri
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 su bardağı ceviz kırığı
YAPILIŞI
Tüm malzemeler karıştırılır.Hamurdan ceviz kadar parçalar koparılıp yuvarlanır.Yağlanmış tepsiye aralıklarla dizilir.200 derece ısıtılmış fırında 20 dakika kadar pişirilir.Soğuyunca servis edilir.
,FINDIKLI GOFRETLİ UN KURABİYESİ
MALZEMELER
1Paket yumuşak tereyağ(250gr)
1 çay bardağı pudra şeker
Un
1 kase bütün fındık
1 paket çikolatalı gofret
YAPILIŞI
Yağ şeker ve aldıkça un eklenerek hamur yoğurulur.Ceviz kadar parçalar kopartılıp elle yassıltıldıktan sonrta içine 2 fındık konur kapatılıp tekrar yuvarlanır.Yağlanmış tepsşıye aralıklarla tüm malzeme bu şekilde yapılarak dizilir.200 derece ısıtılmış fırında 20 dakika pişirilir.
Diğer yanda küçük bir tencerede su kaynatılır ustune ısıya dayanıklı cam bir kase oturtulup içine ufalanmış gofret konup erititlir.Çikolatası eriyen gofretten minik toplar yapılıp soğumuş kurabiyelerin üstüne yapıştırılır.En üste e pudra şekeri serpilerek servis edilir.
K
Bildiğim bir apartmanda oturan 7-8 orta yaşlı hanım hafta içi her sabah mutlaka içlerinden birinin evinde yarım saatliğine buluşuyor.Ve bunu senelerdir yapıyor.Hal hatır sorma ufak tefek dertleşme çiçekten böcekten yemekten konuşma tavsiye alıp verme gibi son derece basit konularla sabah terapilerini bitirip herkes kendi işine koyuluyor.Ve bunu senelerdir devam ettiriyorlar.Hepsinin akıllarına sağlık.Var mı böyle bir zevk var mı böyle bir deşarj yolu.Hem de bedava.
Arada benim de misafirlerim oluyor 'Sabah Kahvesine'.Yanına birşeyler ikram etmek adettendir.Lokum veya çikolata olmazsa olmaz eşlikçilerden.Lokum deyince çifte kavrulmuş fıstıklı olanlar favorim ama son zamanlarda nar suyuyla yapılan fıstıklı ve dışı gül yapraklarıyla kaplı lokumları da sever oldum.Hem çok lezzetli hem de göze hitap ediyor.Tavsiyem ister yakın oturun ister uzak ama Kadıköy Balık Pazarını birgün mutlaka ziyaret edin.Tarihi şekercilerin birinde zevkinize uygun ikramlıklardan mutlaka bulacaksınız.Hatta küçük bir paket kişniş şekeri de alın.Bildiğim bir Japon restoranı Turk Kahvesi yanında kişniş şekeri ikram ediyor.
Kahve deyince anlatmadan geçemeyeceğim,Fethiye'de yaşayan bir arkadaş oralı hanımlardan öğrendiği üzere sabah kahvesi yanında çeşit çeşit reçel ikram etmişti.Servis için de şimdilerde amcak antikacılarda benzerine rastlanacak özel gümüş bir tepsi ortasında askısında sallanan tatlı kaşıkları etrafına dizilmişl kristal kaselerde çeşit çeşit reçel.Sunum harika tepsi harika reçeller harika ama türk kahvesi yanında ben çok sevememiştim..Y,ne de ellerine sağlık çok şık çok özenli bir ikramdı.Tam hanımefendilere layık.
.Aslında sonuç olarak bakarsak tüm özenli hanımlar bu ikramları zaten çok güzel bilip uyguluyorlardır.Hatta belki hiç duyulmamış çok değişik adetleri de vardır sabah kahvesine dair.Paylaşırsak çok hoş olur..Ben ise sabah kahvesine gelen misafirlerim için arada kurabiyeler hazırlıyor ve en sevdiğim üç tanesini sizlerle paylaşmak istiyorum .Eğer siz de değişiklik arıyorsanız bu tariflere göz atabilir bir seferinde deneyebilirsiniz.Keyifle içtiğiniz bol kahkahalı ferah kahveleriniz olması dileğiyle afiyet olsun...
TARÇINLI KURABİYE
MALZEMELER
1Paket(250gr)yumuşak tereyağ
1 su bardağı nişasta
1 yumurta
1paket kabartma tozu
1kahve fincanı tozşeker
Un
üstüne serpmek için
1 türk kahvesi fincanı pudra şekeri
1 çorba kaşığı toz tarçın
YAPILIŞI
Kurabiye için gereken tüm malzemeler karıştırılır.Kıvamı tutturabilmek için unu aldukça koymak gerekir.Sert bir kıvam alınca ceviz kadar hamur koparılıp yuvarlanır.tepsiye aralıklarla dizilir.200 derece ısıtılmış fırında20 dakika kadar pişirilir.Üzerleri pembeleşmeyecek şekilde pişmelidir.Sıcakken şeker tarçın karışımın abulanır ve servis tabağına alınıp soğuyunca servis edilir.
TAHİNLİ KURABİYE
MALZEMELER
1 Su bardağı tahin
1Su bardağı sıvıyağ
4 Su bardağı un
2 Su bardağı pudra şekeri
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
1 su bardağı ceviz kırığı
YAPILIŞI
Tüm malzemeler karıştırılır.Hamurdan ceviz kadar parçalar koparılıp yuvarlanır.Yağlanmış tepsiye aralıklarla dizilir.200 derece ısıtılmış fırında 20 dakika kadar pişirilir.Soğuyunca servis edilir.
,FINDIKLI GOFRETLİ UN KURABİYESİ
MALZEMELER
1Paket yumuşak tereyağ(250gr)
1 çay bardağı pudra şeker
Un
1 kase bütün fındık
1 paket çikolatalı gofret
YAPILIŞI
Yağ şeker ve aldıkça un eklenerek hamur yoğurulur.Ceviz kadar parçalar kopartılıp elle yassıltıldıktan sonrta içine 2 fındık konur kapatılıp tekrar yuvarlanır.Yağlanmış tepsşıye aralıklarla tüm malzeme bu şekilde yapılarak dizilir.200 derece ısıtılmış fırında 20 dakika pişirilir.
Diğer yanda küçük bir tencerede su kaynatılır ustune ısıya dayanıklı cam bir kase oturtulup içine ufalanmış gofret konup erititlir.Çikolatası eriyen gofretten minik toplar yapılıp soğumuş kurabiyelerin üstüne yapıştırılır.En üste e pudra şekeri serpilerek servis edilir.
K
19 Mayıs 2014 Pazartesi
MERHABA
Kendimi bildim bileli yemek yapmayı çok sevdim.Sadece pişirmek değil,seyretmek,konuşmak anlatmak,yenişeyler tatmak küçük yaşlardan beri hobim oldu.Tek kanallı tv dönemlerinde nadiren verilen yemek tarifleri başladı mı benim için tüm oyunlar biter kendimi hep televizyon karşısında bulurdum.O zamanlar mercimek yemeyi özendiren bir program vardı.Her gün çıksa diye bekler,biran evvel büyüyüp mutfağa gireceğim günlerin hayalini kurardım.Doğru düzgün cümle bile kuramaz kadar küçük olduğum bir zamanda hamsi ayıklayan annemi o kadar bezdirmişim ki dayanamayıp önüme üç beş hamsi koymuş.Nasıl güzel ayıklamışım hep anlatır.Sonra dolma sarmışım yine o yaşlarda.Herhalde içimdeki yeteneği gördü ki hiç önümü kesmedi.Ne kadar mutfağı batırsam, yaptığımı döksem de yüzüme vurmadı,kızmadı.Hatta liseye geldiğimde mutfak işini tamamen bana bıraktı evin yemeklerini ben yapar oldum.
Bu sevgim yıllar içinde hiç bitmedi.Yaptıklarımı hep takdir eden ve destekleyen bir eşe ve çocuklara sahip oldum.Yemek hakkında çok kitap okudum dergilere abone oldum,programlar seyrettim kurslara katıldım,gezdim gördüm deneyimledim.Sonunda baktım o kadar çok şey birikmiş ki ben bile buna şaştım.
Hayat neyi arzularsanız yıllar içinde size onu sunuyor.Öyle ya da böyle dualarınız mutlaka karşılık buluyor.Yeter ki ne istediğinizi bilin ve istemeye devam edin.Yeşil kadife kaplı bir defter vermişti seneler önce kayınvaldem.Sen meraklısın kızım al tarif yazarsın diye.Bende başladım yazmaya en güzel en beğenilen tariflerimi..Bu defterden tarifler yapılıyor,eşe dosta ikram ediliyor,sonrasında tarifler isteniyor,yeşil kadife kaplı defter çıkıyor ortaya elden ele geze geze epey meşhur oldu defterim.Tabi zamanla defter mutfak ortamında yağlandı da unlandı da ıslandı da.Yani tam tarihi eser.Bir gün içimden dedim ki;
'Kızıma bırakabileceğim en güzel çeyiz,hem de antika sayılır'
Zamanla bu fikre iyice ısındım,daha bir özenle baktım defterime.Temize çekip kitaplaştırmak istedim.Bir gün bir arkadaşımla otururken öylesine bu fikrimi paylaştım...
Doğrusu yemek konusunda profesyonelleşme arzum hep vardı ama nerden başlayacağımı bilemiyordum.Zamanı bu zamanmış demek, fikrimi paylaştığım arkadaşım hadi ne duruyorsun hemen başla sen yaparsın dedi.O zamandan bu zamana kadar hep destekledi yardımcı oldu değerli fikirleriyle bana yol gösterdi ve göstermeye devam ediyor.
Güzel yemek yapmanın sırrının iyi malzeme özen sabır ve sevgi istediği gibi klişe bir söze ben de yürekten katılıyorum.Ancak güzel yemeklerle donanmış bir sofra yaratmak için çok da mucizevi yeteneklere sahip olmak gerekmiyor diye düşünüyorum.İşte.bu felsefeyle yıllardan beri deneye yanıla özgun tarifler ve yine bunları kombine ederek özgün menüler oluşturuyorum .Gezmeyi görmeyi özellikle de mutfakla ilgili olan deneyimleri çok severim.Nerden ne alınır nerde ne yenir az çok bilirim.Tüm bu konularda ince detaylarına kadar paylaşmaktan da hiç kaçınmam.
Blogumda yazacaklarım da genelde bu konularda olacak ve bu sebeple de adı BENCELEME.(Bana ait incelemeler şeklinde de düşünülebilir).Umarım hayatın koşturmacası ve giderek zorlaşan dünya işerine kısa bir mola vermiş oluruz hepberaber.Yazdıklarım genç, yaşlı, kadın erkek tüm takipçilere pratik bir rehber olur.Burdaki reçetelerle hazırlanmış ferah sofralarına oturulur...
En güzel dileklerimle sizlere sesleniyorum.Merhaba...
Bu sevgim yıllar içinde hiç bitmedi.Yaptıklarımı hep takdir eden ve destekleyen bir eşe ve çocuklara sahip oldum.Yemek hakkında çok kitap okudum dergilere abone oldum,programlar seyrettim kurslara katıldım,gezdim gördüm deneyimledim.Sonunda baktım o kadar çok şey birikmiş ki ben bile buna şaştım.
Hayat neyi arzularsanız yıllar içinde size onu sunuyor.Öyle ya da böyle dualarınız mutlaka karşılık buluyor.Yeter ki ne istediğinizi bilin ve istemeye devam edin.Yeşil kadife kaplı bir defter vermişti seneler önce kayınvaldem.Sen meraklısın kızım al tarif yazarsın diye.Bende başladım yazmaya en güzel en beğenilen tariflerimi..Bu defterden tarifler yapılıyor,eşe dosta ikram ediliyor,sonrasında tarifler isteniyor,yeşil kadife kaplı defter çıkıyor ortaya elden ele geze geze epey meşhur oldu defterim.Tabi zamanla defter mutfak ortamında yağlandı da unlandı da ıslandı da.Yani tam tarihi eser.Bir gün içimden dedim ki;
'Kızıma bırakabileceğim en güzel çeyiz,hem de antika sayılır'
Zamanla bu fikre iyice ısındım,daha bir özenle baktım defterime.Temize çekip kitaplaştırmak istedim.Bir gün bir arkadaşımla otururken öylesine bu fikrimi paylaştım...
Doğrusu yemek konusunda profesyonelleşme arzum hep vardı ama nerden başlayacağımı bilemiyordum.Zamanı bu zamanmış demek, fikrimi paylaştığım arkadaşım hadi ne duruyorsun hemen başla sen yaparsın dedi.O zamandan bu zamana kadar hep destekledi yardımcı oldu değerli fikirleriyle bana yol gösterdi ve göstermeye devam ediyor.
Güzel yemek yapmanın sırrının iyi malzeme özen sabır ve sevgi istediği gibi klişe bir söze ben de yürekten katılıyorum.Ancak güzel yemeklerle donanmış bir sofra yaratmak için çok da mucizevi yeteneklere sahip olmak gerekmiyor diye düşünüyorum.İşte.bu felsefeyle yıllardan beri deneye yanıla özgun tarifler ve yine bunları kombine ederek özgün menüler oluşturuyorum .Gezmeyi görmeyi özellikle de mutfakla ilgili olan deneyimleri çok severim.Nerden ne alınır nerde ne yenir az çok bilirim.Tüm bu konularda ince detaylarına kadar paylaşmaktan da hiç kaçınmam.
Blogumda yazacaklarım da genelde bu konularda olacak ve bu sebeple de adı BENCELEME.(Bana ait incelemeler şeklinde de düşünülebilir).Umarım hayatın koşturmacası ve giderek zorlaşan dünya işerine kısa bir mola vermiş oluruz hepberaber.Yazdıklarım genç, yaşlı, kadın erkek tüm takipçilere pratik bir rehber olur.Burdaki reçetelerle hazırlanmış ferah sofralarına oturulur...
En güzel dileklerimle sizlere sesleniyorum.Merhaba...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)